Neden Ev ve Şehir?
Cansever şehri, “Toplumsal hayata, insanlar arasındaki ilişkilere biçim veren, sosyal mesafelerin en aza indiği, ilişkilerin büyük yoğunluk kazandığı yer” olarak tanımlar.
Bu yoğun ilişkiler sistemi içinde ev, şehrin ilk yapı taşı ve insanın barınma ihtiyacı yanında, bireyler ve aileler arasındaki ilişkilerin oluşması yolunda da ilk aşamadır. Yani ev, sadece basit bir sığınak değil, insan hayatını tümüyle etkileyen yaşamsal bir oluşumdur.
Ev kavramı yanında, şehir oluşumunda belirleyici olan önemli bir etken, toplumların öncelikleri ve tercihlerine göre belirlenen işlevler ve bunlar arasındaki ilişkiler düzenidir. Şehir dinamik bir süreçtir, zaman içinde ortaya çıkan ihtiyaç ve tercih farklılaşmaları sonucunda da mekansal, biçimsel ve sosyal değişimler gösterir. Değişim kaçınılmaz olduğuna göre, şehrin tasarımı ek alabilen, dönüşen, gelişen, yeni ihtiyaçları karşılayabilecek esneklikte olmalıdır.
Son iki asır içerisinde ülkeye hakim olan yık-yap uygulaması ve yapı talebinin arazi yoğunluklarını arttırmak yoluyla karşılanmasına yönelik mevzi imar planları, şehirlerimizin temel yapısal özelliklerinin ve tarihi konut dokusunun yok edilmesine, altyapı ve sosyal donanımın yetersiz kalmasına yol açmıştır. Tek merkezli şehir anlayışı ulaşımda sorun yaratmış, yol genişletme ve yeni yol açma girişimleri özgün tarihi şehir dokularını geri dönüşü mümkün olmayacak şekilde tahrip ederken, trafik sorununu daha da ağırlaştırmıştır.
Ev ve Şehir Vakfı olarak, kurucumuz Dr. Turgut Cansever tarafından belirlenmiş amaçlar doğrultusunda, tarihi deneyimler yanında güncel evrensel bilgi ve birikimin yol göstericiliğinde, güzel evler ve planlı gelişmiş, deprem güvenliği olan sağlıklı yeni yerleşmeleri var edecek bir mimari ve şehir planlama yaklaşımı ve sürdürülebilir çevre standartları geliştirmek, çözüm önerileri üretmek için çalışıyoruz.